
Anasayfa
Ne Kampanyalar Gördük; Meyveli, Sütyenli, Buzlu…
By Ayşen Aksakal |
Bir kafaya buz kovası devirme kampanyası vardı, hatırlıyor musunuz?
Hani ALS hastalığına dikkat çekmek için herkes kafasına buz döküp bağış yapacaktı.
“Seni challange’a davet ediyorum” diye bir kalıp pelesenk olmuştu. (Ne tatlısın bir kelime olarak pelesenk?)
Sonra da tabi ki kampanyanın boku çıkmıştı. Hastalığa dikkat çekildi mi ama? Çekildi.
Hatta yalana sıkışan birinin ilk aklına gelenin “kardeşim ALS hastası benim” dediğini bile duydum. Demek insanın aklına kanserden bile önce gelecek kadar hastalığa dikkat çekilmiş. Ama işte bizim topraklarda ancak bu kadar çıkıyor ilgi ve duyar.
Sonra hani bir şeylere dikkat çekmek için Facebook’a sütyen rengi yazıyorduk hatta bir kere de doğduğumuz ay yerine şehir gün yerine yıl mıl bir şeyler yazıyorduk da mesela Miami’ye gittim 10 yıl kalacağım gibi absürt şeyler diyorduk, evlilik süremizin meyve olarak karşılığı vardı erik dersem 10 yıl çilek dersem 3 gibi güncellemeler yapıyorduk; dilimizi burnumuza değdirip ayağımızla 8 çiziyor bunu da Vine’a koyuyorduk; TANRIM BİZ N’APIYORDUK???
Neyse konumuz şu ki; hayatımın en güzel Sosyal Medya furyasına Facebook’ta bir arkadaşım sayesinde dahil oldum.
Şöyle diyordu Özgür:
“Şimdi yine böyle güzel bir oyun var, hayatımızı en çok etkileyen 10 kitabı sıralıyoruz. Huyum kurusun başkalarını dürtüklemezsem rahat edemem. Listeler önemli, listeler değerli, üşenmeyin, bahar temizliği tadında yaklaşın olaya, ruhunuza detoks yapın.
Cin Ali, Küçük Prens, çizgi romanlar ve okul kitaplarını saymıyoruz. Sizin de derdiniz “hangi kitabı listeye almayacağım” olacaktır, ama biraz gaddar olun. İsmini eklemediğim arkadaşlar da bulaşsın, biz misafire buyur etmiyoruz...”
Cin Ali, Küçük Prens, çizgi romanlar ve okul kitaplarını saymıyoruz. Sizin de derdiniz “hangi kitabı listeye almayacağım” olacaktır, ama biraz gaddar olun. İsmini eklemediğim arkadaşlar da bulaşsın, biz misafire buyur etmiyoruz...”
Sonra ben bunu vazife bildim, düşünmeye başladım.
Tüm hayatım film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden. Çocukluğumun saçma şakaları, ergenliğimin kafa karışıklığı, kitaplara küsmem ve geri barışmam, güzel bir pastayı ağızda erite erite yer gibi okuma zevkine vardığım 30’lar…
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Bu listemin altına bir sürü yorum geldi, eski arkadaşlar ortaya çıktı, listedeki kitapların yazarları yorumlara dahil oldu, birilerine kitaplar imzalandı kargolandı, duygulanıldı.
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Bir kaç saatliğine cehaleti unuttum!
Herkesin okuduğu, herkesin paylaştığı, en sevdikleri kitapların sayısını 10’a indiremeyen insanların birlikte edebiyat konuştuğu bir dünyaya daldım.
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Eskiden, bir zamanlar, parklarda şarap şişemizi açıp sabaha kadar Marquez konuştuğumuz, camı açık öğrenci evlerinde Marksizm tartıştığımız günleri hatırladım.
Ülkelerden bu ülke idi, zamanlardan 10-15 sene evveli.
O güzel insanlar, bir güzel “challenge” için kovuklarından çıktılar.
Şimdi biraz kitap okuyup, okuduğumu anlatmak için yanıp tutuşmak istiyorum izninizle.
Hadi siz de…
Related Itemsslider
← Previous Story Tekno-İnsanlık Halleri
Next Story → Bir Editörün İnternet İle İmtihanı
0 comments